Şengül Boybaş: Tüm varoluş alanlarımı yazarak dolduruyorum

haberİ oku

Bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?

İnsanın kendinden bahsetmesi gerçekten kısaca olabiliyor. Senin dışındaki dünya, içinde yaşadığın dünyadan yani özel hayatından farklı değil. Varlığımızın hem anlamaya çalışmakla ile meşgulüm. İnsanlar arası çatışmaların bütün sebeplerini, hayatımızda gerçekten meydana gelenleri görerek ve yadırgamadan yakından inceleyerek düşünüyorum. Neden düşündüğümü arıyorum… Onun dışında çok sıradan biriyim.

Fantastik öğelere sahip bir romanla karşımızdasınız. Bir kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı ya da ne zamandır vardı?

“Yazma” fikri daha doğrusu yazma eylemi benim küçük yaşlarımdan beri sürdürdüğüm bir alışkanlığımdı. Fakat kitap yazmak daha ciddi ve sorumlulukları çok daha fazla olan bir durumdu.   Urfa’da yaşadığım spiritüel bir durum bana mesaj verircesine kitap yazmanın zamanı geldiğini  hissettirerek beni  harekete  geçirdi.

Bir okur gözüyle baktığımda kitabınızı iyi hazırlanmış bir eser olacak görüyorum. Kurguyu oluşturmanın yanı sıra uzun bir araştırma süresi de söz konusu sanırım?

Yazmak için okumak şarttır. Ya kitap okursun ya da kainatı… Kainatı okuyamayacak kadar insan olduğum için ben de çokça kaynak kitapları taradım, okudum…. Dünyanın Uyanışı’nı yazmak iki buçuk senelik bir zaman dilimi çok fazla uğraşı ve araştırma gerektirdi. Aşk ile yaptığınızda beğenilsin istersiniz tek bir noktanın bile önemi vardır. Beğenmediğim her nokta başkalarının beğenmeyeceği virgüle dönüşsün istemedim.

Doğru tabir olup olmadığından emin olamadım ancak ilk romanınız olmasına rağmen acemi bir yazar izlenimi vermiyorsunuz. Yazmak sizin hayatınızda nasıl bir yer tutuyor?

Dünyanın Uyanışı benim ilk kitabım…  Yazmak bağımlılık gibi, tüm varoluş alanlarımı yazarak dolduruyorum. Bir düşünceniz var ise yazmak da ihtiyacınız oluyor.

Kitabın odağında neden Göbeklitepe var? Tarihsel öneminden ötürü mü, yoksa sizi etkileyen başka bir yanı mı var?

Göbeklitepe beni etkileyen bir manyetik güce sahip. Göbeklitepe’ye  gittiğiniz zaman anlıyorsunuz o enerjiyi…. Yeryüzünde oluşan olayların gökyüzünde ve yeraltında meydana gelişini size bir resim, bir görüntü gibi gösteriyor. Etkisi günlerce sürüyor. Neden düşündüğünüzü arayan biriyseniz işte o zaman serüven başlıyor. “Nasıl anlatacağım” kısmı kalıyor sonra kurgu ve hayalin gücü….

Kitabınızın sonuna geldiğimde, “Bunun devamı gelecektir” diye düşündüm. Peki gelecek mi? Çünkü aklıma takılan sorular var hala.

Aynı merak bende de mevcut… Atiye yeni uyandı. Bir kez uyandığında dünya artık eskisi gibi değildir. Atiye için de olmayacak… Tabii ki yeni hikâyeleri olacak ama önce yaşasın, yazması kolay…

“Dünyanın Uyanışı” bir yandan da o bölgeyi merak edenleri daha da meraklandırıyor. Bunca tarihi değerin yer aldığı topraklarda, sizce bu güzelliklerin ne kadar farkındayız?

Okurların meraklanmaları sevindirici bir gelişme, kitap amacına ulaşmış ve bir farkındalık yaratmış demektir bu. Bilinenin aksine bilinmeyen onca gizemi içinde barındıran topraklarımız var. Fakat bizler ezberci topluluklarız. Bize birileri anlatmaz ise farkında olamıyoruz. Topraklarımızda bulunan tarih 12 bin yıl öncesine ait insanlık tarihinin yeniden gözden geçirme sebebi iş başa düşüyor. Önce anlamak sonra da anlatmak gerekiyor. Sizlere ve bizlere çok iş düşüyor. Sevdirmeliyiz bu toprakları ve kadim tarihi bizlere ve yeni nesillere…

Kitabınızda insanlar farkında olmasa da bir kaos var. Peki gerçek hayatta da böyle mi? İnsanlar asıl önemli olanı görmezden mi geliyor?

Kaos düzeni beraberinde getirir. “Su bulanmadan durulmaz,” der ünlü bir düşünür. İnsanlık bir çağ geçişi yapıyor. Ne geçmişte olabiliyoruz ne gelecekte, binalar, caddeler, sorumluluklar, teknoloji, maddiyat, bağımlılıklar ve var olma savaşı arasına sıkışıp kalmış bir neslimiz var. “Nasıl?” sorusunu soruyoruz hepimiz…. “Nasıl başarılı olurum?” “Nasıl zengin olurum?” “Mutluluğa nasıl kavuşurum?” Bu sorular bizim dünyayı diğerleri gibi yaşamamızı sağlıyor. Bizleri netlikten uzaklaştırıyor. Bu kaosu yok etmez aksine artırır.  Çözüm daha fazla kaos değildir. Daha fazla netliktir. Kendini bilme ve kendini gerçekleme ancak bu netlikle oluşur, çelişkiler yerini yaratmaya bırakır. İnsan bir kez net olduğunda zaman anlam ve önemini yitirir.  Her şeyin bir sebebi var elbette, mükemmel işleyen bir düzen var. Bu yaşananlardaki mükemmellik bilinçli bir şekilde özgürleşme biçimi. Kölesi olduğumuz şeylerden ayrışmak. Asıl önemli olan da sanırım bu…

Atiye’nin işi bırakması, ardından yüreğinin sesini dinlemesi… Bugün özellikle plazalara sıkışan işçilerin hep ağzında olan ancak bir türlü cesaret edemedikleri bir şey bu. Bu konuda, Atiye’nin tutumundan bağımsız olarak, siz nasıl düşünüyorsunuz?

Yaptığım araştırma ve derin gözlemler sayesinde bazı nicel veriler topladım, bu veriler insanların hayatı ihtiyaç temelli inşa ettiklerini gösterdi. Fizyolojik ihtiyaçlar –beslenme, barınmak-, güvenlik ihtiyacı –güvende hissetme– , ait olma ve sevgi-saygı ihtiyacı –yetki statü kazanma–, bilme ihtiyacı –bilme, anlama, araştırma–, estetik ihtiyaçlar –simetri, düzen, güzellik– son olarak da kendini gerçekleme. Sonuç olarak bir model var elimizde her bir birey bu modeli alıp yaşamın döngüsünü böyle tamamlıyor. En başta yapılması gereken en sona kalıyor. Bu model değişmediği müddetçe çok zor Atiye kadar cesur olmamız. Fakat hedef kendini gerçekleme ihtiyacı olur ise işte o zaman başka her insan bir Atiye olacaktır.

Teknolojik gelişmelerin insanlık üzerindeki etkisini, bugün izlerini gördüğümüz yarın içinden çıkamayacağımız en büyük problemin insanın kendine yetme becerisi olacak diye öngörüyorum. Kendine gerçekleme ihtiyacını diğer tüm ihtiyaçlardan önceye alanlar yani Atiye kadar cesur olanlar bundan etkilenmeyecek fakat fizyolojik ihtiyaçlar ile boğuşanlar sanırım gelen durum karşısında biraz yorulacaklar.

Bir okur olarak hangi yazarları okuyorsunuz?

İşim gereği pek çok farklı kaynağı okumaya, bilginin peşinden koşmaya çabalayan biriyim. Ama vazgeçemediğim metinleri soruyorsanız, en çok İbn-i Arabi okurum…

Son olarak okurlarınıza söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Yaşamın bütününü anlamak istiyorlar ise bunu doğru cevapları arayarak bulamazlar. Cevaplar her daim başkalarının yanıtlarıdır. Kainatın kullanma kılavuzu maalesef yok. Yaşamın bütünü anlamak doğru sorular ile mümkün.

Haber etiketleri: